MOSKOVA – Cumhurbaşkanı Beşşar Esad, Suriye’ye yönelik bir Arap hareketinin başladığını belirterek, Arap Birliği’ne geri dönmenin kendi başına bir hedef olmadığını, daha ziyade amacın ortak Arap eylemi olduğunu ve Suudi-İran anlaşmasının tüm bölge ülkelerine olumlu yansıyacağına işaret etti.
Bu, Başkan Esad’ın Rus RT kanalına verdiği bir röportaj sırasında geldi. Röportajda, Batı’nın Suriye ve dünya ile izlediği ikiyüzlülük ve yalanlara dayalı politikayı ele aldı ve Amerika’nın bölgedeki en büyük haydut ülke olduğunu, genelkurmay başkanının kuzeydoğu Suriye’ye yaptığı ziyaretin uluslararası hukukun ihlali olduğunu vurguladı.
Röportajın Tam Metni:
Soru: Sayın Cumhurbaşkanı, resmi ve aleni ziyaretiniz, hızlanan bölgesel ve uluslararası değişimler ışığında geldi.. Şam açısından ne değişti?.. Suriye bugün yeni bir aşamaya mı giriyor? Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile 15 Mart’ta görüşmenizin herhangi bir sembolü var mı?
Cumhurbaşkanı Esad: Bugünün sembolü, hayır… Ziyaretin önemi var evet.. Ama ne değişti.. Şam dünyanın bir parçası, etkiler ve etkilenir.. Soru bunun için neyin değişmediği. Son birkaç yıldır Corona tüm yaşam tarzlarını ve tüm politikaları ekonomi, çıkarlar ve hizalamaları değiştirmeye başladı.. Ukrayna’daki savaş geldi daha da fazla değişiklikler yaşandı. Gerçek şu ki, bugün daha değişen bir dünyada yaşıyoruz ve bu ziyaret, her gün içinde bulunduğumuz veya etkilendiğimiz bu yeni dünyaya karşı Rusya ve Suriye arasında yeni ortak algıları yeniden tesis etmesi açısından önemlidir.
Soru: Suriye, deprem sonrasındaki yansımaları siyasi ve ekonomik olarak yaşıyor. Dün Kremlin’de Başkan Putin ile hangi dosyaları görüştünüz?
Cumhurbaşkanı Esad: Siyasi açıdan olaylar sizi beklemiyor, diyalogda, algılarda, sonra da yürütme planlarında geç kalırsak bu olaylar bizi pas geçer, cephede çok şey kaybederiz. Bizim için veya Rusya için ulusal çıkarlar düzeyi. Ekonomik açıdan bakıldığında, savaş ve kuşatma ve onun da ötesinde bir deprem söz konusu olduğunda, ekonomik çalışma daha acil bir ihtiyaç haline geliyor. Afet zamanlarında ekonomi hakkında konuşmak, diğer tüm konuşmalardan daha önemli olabilir. Bu nedenle, bu ziyaret sırasında ortaya çıkan ekonomik dosyalar en geniş, en kapsamlı ve en spesifik olanlardı, yani özel olarak projelerden bahsetmek. Bu nedenle ziyaretin zamanlaması, her ne kadar depremle planlanmış olsa da, belki de tesadüfen, bu ziyaretin zamanlaması, gerek Türk dosyasında gerekse başkalarında yer alan siyasi gelişmeler veya ekonomik işbirliği ile ilgili ekonomik işbirliği meselesi nedeniyle bence. Suriye’deki durum çok uygun bir zamanda geliyor.
Soru: Yaptırımlardan bahsediyorsunuz ama Suriye’ye yönelik bazı yaptırımlar depremin yansımaları nedeniyle kaldırıldı. Bugün, hasar gören Suriye şehirlerinin rehabilite edilmesi için ne gerekiyor? 12 yıllık savaşın ve bugünün depreminin belirli bir sayısı var mı?.. Sayı şimdi hayali gibi görünüyor?
Cumhurbaşkanı Esad: Savaş için tahminler 400 milyar dolardan fazlaydı ama bu yaklaşık bir rakam. Bundan da fazlası olabilir, devletin kontrolü dışında kalan alanlar olduğu düşünülürse deprem için varsayılan rakam 50 milyar dolar. Bu da varsayımsal bir rakamdır çünkü ister kamu ister özel binalar veya altyapı olsun, hasarın incelenmesi henüz tamamlanmamıştır ve bunun için zamana ihtiyaç vardır. Ancak ister savaşta olsun, ister depremde hasara, bina, tesis ve altyapıyı etkileyen sadece fiziki hasar olduğu, bilakis genel olarak ekonominin zararı olduğu gerekçesiyle bakmak caiz değildir. Ekonomik açıdan deprem kayıpları, fiziksel açıdan zarardan çok daha fazla olabilir. Şimdi yapılması gereken, sorunuzun başına, yani kaldırılan cezalar olduğu konusuna dönmektir. Hayır.. Gerçekten, hayır.. Bir miktar insani yardıma izin verildi, ancak ekonominin, herhangi bir ülkede sanayi, ticaret ve diğer şeyler dahil olmak üzere kamusal yaşam için gerekli olan çeşitli birincil ve birincil olmayan malzemelere kolay erişime ihtiyacı var. Bu konu değişmedi. Suriye, yardım ne olursa olsun, savaştan sonra ve depremden sonra kendini rehabilite edebilir çünkü yeniden yapılanma için tüm bileşenlere sahip ama sorun şu ki bu süreç artık daha pahalı ve daha zor ve yine de yapılıyor. Ancak örneğin elektrik gibi belirli sektörlerde. Öyleyse, Suriye’nin ihtiyacı olan nedir? Yardımdan önce sadece ablukayı kaldırmaktır.
Soru: Batı, ister devletin kontrolündeki ister devletin kontrolü dışındaki bölgelerde olsun, Suriye halkına yardım etmek için yaptırımların kaldırıldığını medyaya söylerken yalan söylüyor. Bu siyasi ikiyüzlülük mü?
Cumhurbaşkanı Esad: Avrupa politikası her şeyde ve tüm dosyalarda yalan üzerine kuruludur. Suriye dosyası yalan dosyalardan biridir, yani tabii ki yalan söylüyor. Bugün yalan söylemezseniz Batılı olamazsınız. Şimdi gerçek bu ve abartmıyorum. Yıllar boyunca birçok dosyada onlarla ilgilendik. Suriye ile Batı arasındaki ilişkiler iyiyken bile, ilişki ikiyüzlülüktü ve Batı’nın yalan söylemesine karşıydı. Suriye, diğer ülkelerde olduğu gibi. Ukrayna meselesinde olduğu gibi, her konuda olduğu gibi.. Tabii ki yalan söylüyorlar. Suriye’deki deprem nedeniyle insanlık dışı bir tavır sergiledikleri söylenmesin diye sahte insan yüzünü göstermek istiyorlar ama bir şey de ortaya koymadılar.
Soru: Deprem Türk şehirlerini de vurdu ve bugün Şam ile Ankara arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi için çaba sarf edildiği artık bir sır değil. Ortak felaket, yakınlaşma sürecini hızlandırabilir ve anlaşmazlığın sayfasını çevirebilir mi? Bazı alıştırmalarla ilgili belki de gözlerini kapatmak.. Zamanı gelmedi mi?
Cumhurbaşkanı Esad: Deprem Türk vatandaşını etkiledi.. insanları etkiledi.. Genel olarak iki halk arasında temelde bir fark olduğunu düşünmüyorum, sorun Türkiye’deki politikacıların sorunu, özel hırsları var. Bunu Suriye’deki savaş yoluyla başarmak istiyorlar. Savaşın başındaki durum buydu, bugün de durum bu. Dolayısıyla sorunuzun cevabı, şu anda Türkiye’nin politikalarını değiştiren ve yakınlaşmaya iten tek depremin Türkiye’deki cumhurbaşkanlığı seçimleri olduğudur. Başka bir şey yok.
Soru: Bu bağlamda geçtiğimiz günlerde başkan Erdoğan ile Rusya sponsorluğunda mı yoksa Astana Dörtlüsü çerçevesinde Rusya-İran mı olduğu söylendi. Siyasette bildiğiniz gibi kalıcı dostluklar daimi düşmanlıklar da yoktur. Türkiye başkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmeye hazır mısınız?
Cumhurbaşkanı Esad: Böyle bir durumda doğal soru şudur: Herhangi bir siyasi toplantının amacı nedir, hangi düzeydedir? Belirli sonuçlara ulaşmaktır, peki nedir bu sonuçlar.. Bizim için Suriye’de öncelik tüm yasadışı yabancı güçlerin geri çekilmesidir. Bu, ağırlıklı olarak Amerikan ve Türk anlamına gelir, çünkü Suriye’de başka yasadışı güç yok. Terörü desteklemeyi bırakın. Bu sözde “Cebhat Tahrir el Şam” ve “El-Nusra” anlamına geliyor, isimlerinin bir önemi yok. Bileşen birdir ve destekçi birdir. Dışişleri bakan yardımcıları düzeyinde dörtlü görüşmeye gelen son Türk teklifi, toplantı için herhangi bir gündem bulunmamaktadır. Herhangi bir tarafın dayattığı herhangi bir şartın olmamasıdır. Herhangi bir beklenti içinde olmamak. Toplantının amacı nedir? Neden gidiyoruz? Fotoğraf çekmek için mi? Dolayısıyla onlar Suriye’nin azami şartlarla gideceğini pazarlamaya çalıştıkları için şartlar koymadık. Geri çekilme konusunu gündeme getirirken, bu değişmeyecek sabit bir taraftır. Bu siyasi değil, milli bir meseledir. Ama neden, nasıl ya da herhangi bir şeyi bilmeden bir toplantıya girmek, sorun bu, net bir gündem oluşturmaya çalışıyoruz.
Soru: Yani yarın burada Moskova’da dışişleri bakan yardımcıları düzeyinde yapılması planlanan toplantıya katılmayacaksınız.. Bu toplantı olmayacak mı?
Cumhurbaşkanı Esad: Ya net bir gündem olması ya da Suriye’nin geri çekilme maddesini onaylaması konusunda ısrar ediyoruz. Gündem yoksa Suriye tarafının tek gündemi Türkiye’nin Suriye’den çekilmesi olacaktır.
Soru: Sayın Cumhurbaşkanı, şartlar veya Suriye vizyonu yerine gelirse, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmeniz 14 Mayıs’ta yapılması planlanan Türkiye seçimlerinden önce mi yoksa sonra mı olacak? Başkanlık ya da milletvekilliği seçimlerinde Esad – Erdoğan zirvesinin ya da bu zirvenin yapılmamasının Türkiye seçimlerinde çok şey belirleyeceğini söylüyorlar. Burada zamanlama çok önemlidir. başkan Erdoğan’a seçim kartını vermeye hazır mısınız?
Cumhurbaşkanı Esad: İki taraf arasında bir görüşme olduğunda ortak bir şeyler olmalı, doğru olan teklifinizde tabii ki tamamen farklı öncelikler ortaya koyuyorsunuz. Aralarında kesişim yok. Türk devletinin ve Türk başkanının önceliği seçimlerdir, başka bir şey değildir.
her şey seçime hizmet eder. Suriye’ye gelince, öncelik, geri çekilmek, egemenliğin geri kazanılmasıdır. Her şey egemenliğin yeniden sağlanmasına ve Suriye topraklarından çekilmeye hizmet ediyor. Peki yakınlaşma nerede, yakınlaşma yok, birinci hedef ikinciyi karşılıyorsa, Suriye’den çekilme ona başkanlık seçimlerinde zafer getirecekse, sorunumuz yok. Ancak şimdiye kadar bu yakınsamayı görmüyoruz. Her bir taraf farklı önceliklere göre hareket ediyor ve sorun burada yatıyor.
Soru: Ancak bu durum uzak değil.
Cumhurbaşkanı Esad: Tabii dediğim gibi şartlar yerine getirilirse, sağlanırsa veya yerine getirilirse bizim için şartlar geri çekilmedir. Şartları karşılıyorsanız bu görüşme için bir tarih yok, bugün ya da yarın olabilir. Yani sorun yok, zamanlama sorun değil ama bizim için bu şartlar oluşmadan zamanlama olamaz.
Soru: Türkiye’nin iç denklemine nasıl bakıyorsunuz? Muhalefet ya da altılı muhalefet Adalet ve Kalkınma hükümetinden çok Şam’a ve Şam’ın vizyonuna açık görünüyor?
Cumhurbaşkanı Esad: Savaşın başlangıcından bu yana, bu güçlerin bazılarıyla hemfikir olsak da olmasak da Türkiye’nin iç çatışmasının bir parçası olmamaya çalıştık. Ulusal davamızı başka bir ülkenin siyaseti denen şeyin bir parçası haline getirmek büyük bir hata olur, çünkü bu başka bir ülke ve biz bu hareketin bir parçası değiliz. İkincisi, çünkü bu bizim için küçük değil, büyük bir mesele olan meseleyi gölgede bırakmak anlamına geliyor.
Soru: Türk Savunma Bakanı, ülkesinin ordusunun Suriye’deki varlığının sizin tarif ettiğiniz gibi bir işgal olmadığını söyledi ve Ankara, Şam’ın Kürt birlikleri konusundaki tutumunu anlamasını bekliyor.. Türkiye’nin ulusal güvenliğini ve Suriye Arap Cumhuriyeti’nin birlik ve egemenliğini tehdit eden “bölücü bir eğilim… milliyetçi bir eğilim” söyleminden Türk hükümetinin duyduğu kaygıyı anlıyor musunuz?
Cumhurbaşkanı Esad: İşgal değilse nedir, Suriye’de barındırma yani, nedir bu mantık? Hangi yasaya dayandığını bilmiyorum, belki de Hammurabi yasasının önündeki yasalara dönerse, bu ana kadar bu tanımda kendisine yardımcı olacak hiçbir şey bulamayacak. O aşamaya göre Roma yasalarına bağlı olmadıkça, devletler sınırlarını askeri güçlerine göre belirlerken,
o dönemde yaşamış olabilir. Anlayışa gelince, gerçeğin yarısını değil, tam tersini söylüyor. O bir asker ve asker cesur olmalı. Keşke bu gerçeği, yani savaştan önce, 2000’den 1998’e kadar sınırlarda sorun olmadığını söyleme cesareti gösterseydi. Adana mutabakatı vardı, mutabakat vardı, işbirliği vardı ve güvenlik dosyasında neredeyse tam bir mutabakat vardı. Şu anda yaşanan güvenlik zaaflarının Türk siyasetinden, özellikle de Erdoğan siyasetinden kaynaklandığını söyleme cüretini göstermeliydi, anlaması gereken şu: Bu sonuca götüren sizlersiniz. Güvenlik ve mülteciler olmak üzere iki ana dosyası var ve her ikisi de bir Türkiye sorunu olarak Erdoğan liderliğindeki Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından üretiliyor.
Soru: Adana Anlaşması’ndan bahsettiniz, bu anlaşma Suriye topraklarındaki Türk varlığını haklı çıkarmaz mı? Bir anlaşmaya göre ulusal güvenliklerini koruduklarını söylüyorlar, mesafe değişebilir, 5 kilometre.. Şimdi 30 km talep ediyorlar ama anlaşma var mı?
Cumhurbaşkanı Esad: Birincisi, Parlamento tarafından onaylanan bir anlaşma değil, yasal olarak dakik olmak gerekirse, bir güvenlik anlaşmasıydı. İkincisi, sınırdan 5 kilometre derinlikte teröristlerin takibinden bahsediyor. Yani durum mükemmel olduğu için kovuşturma yapılmadı. Çünkü sınırda Suriye devleti vardı. Ordu, polis ve güvenlik vardı. Görevlerini yapıyorlar, dolayısıyla bu maddenin uygulanmasına gerek yoktu ve uygulanmadı.
Ve eğer bir şeyi varsayıyorlarsa, şimdi ortaya koydukları soruna ulaşma sebebi onlardı.
Soru: Suriye Kürtlerine dönecek olursak, ABD Genelkurmay Başkanı Mark Milley’in Suriye’nin kuzeydoğusundaki ziyaretinin ardından, Kürt birlikleri sizin için “IŞİD, El Nusra ve Tahrir El Şam” haline geldi mi? Yani, onlarla ilişkiyi kestiniz mi? Yasadışı olarak tanımlayabileceğiniz bu tür karşılama işleminden sonra size yabancı geliyorlar mı?
Cumhurbaşkanı Esad: Hayır, ziyareti bu gruplara ilişkin değerlendirmemizle ilişkilendiremem. İlk olarak ziyaret, başkalarını suçladıkları gibi Amerika’nın dünyanın en büyük haydut ülkesi olduğunu gösteriyor. Uluslararası hukuku en çok çiğneyen ülke onlardır ve bu ziyaret bir ülkenin egemenliğine, dolayısıyla uluslararası hukuka aykırıdır. O gruplara gelince, Kürtleri “Kürt Koruma Birlikleri” olarak adlandırmakla suçladıkları anlaşılmasın diye. Arapların da içinde bulunduğu bir “DSG” var, bu yüzden değerlendirmede çıkış noktamızın, yabancı bir güç için çalışan herhangi bir parti veya kişinin düpedüz hain ve ajan olduğunu söylüyoruz. Vatansever Kürtler var, Kürtlerin büyük bir kısmı vatandan yana ama o bölgenin Amerika ajanı olan grupların kontrolünde olduğu ve kimsenin ulusal bir yöne hareket etmesine izin vermediği koşullardadır, bu yüzden çoğunluk milli değil gibi görünse de prensip olarak Amerikalılarla çalışan herkesin ajan olduğunu söyleyelim. Bu apaçık ortadadır.
Soru: Biraz bölgesel konuşmak istiyorum.. İran-Suudi anlaşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?.. diplomatik ilişkilerin yeniden kurulması.. İran’ın Suriye’deki varlığı ve nüfuzu nedeniyle Suriye’nin Araplardan uzak olduğu hep söylendi. Anlaşma sizce Suriye dosyasının çözümüne nasıl yansıyacak ve bu Suriye dahilini nasıl etkileyecek?
Cumhurbaşkanı Esad: Birincisi, birkaç yıl önce müzakerelerin, temasların ve temasların onsuz gerçekleşmesine rağmen, uzlaşma, görüşme veya Çin arabuluculuğuyla açıklanan duyuru açısından harika bir sürpriz. yeni değil, ama zamanlama iyiydi. Bir yandan bu.. Öte yandan Suriye arenası, o dönemde bazı taraflarca olduğu gibi artık İran-Suudi çatışmasının yeri değil. Suudi politikası yıllardır Suriye’ye yönelik farklı bir yön aldı ve artık böyle değil… Yani iç işlerine karışmak veya Suriye’de herhangi bir fraksiyonu desteklemek çerçevesinde değildi veya sürecinde değildi. Yıllardır Suriye ile de. Bence bu ilişkinin doğasına dair bir anlayış var. Suriye ile İran arasında 40 yıl öncesine dayanan bir tür vefa var, dostlarımıza vefalı olmazsak diğer dostlara, hatta kardeşlere nasıl vefalı olabiliriz? Bence Arap sahnesinde bu konu artık bir sorun değil, gördüğümüze göre, bugün de gördüğümüz bu.
Soru: Sizce bu anlaşma Lübnan dosyasını nasıl etkiler.. Lübnan her zaman belki de bölgesel anlaşmaların kristalleştiği küçük bir arena olmuştur. Şimdi Süleyman Franciyye için bir adaylık var. Sizce bu olur mu? Suudi-İran anlaşması Lübnan’ı içinden geçtiği bu aşamadan geçirir mi?
Cumhurbaşkanı Esad: Çünkü hepimiz etkiliyor ve etkileniyoruz ve bazı durumlarda devlete bağlı olarak etkilendiğinden daha fazla etkileniyor. Olumsuz ve olumlu etkilenmemiz normaldir. Bu tür bir Suudi-İran anlaşması veya başka bir anlaşma, genel olarak bölgeye olumlu yansımalı ve bu nedenle Suriye ve Lübnan’ı çeşitli şekillerde olumlu etkileyecektir, şimdi hangi noktada belirlemek zor.
Soru: Medyaya göre Tahran ile Riyad arasındaki anlaşmadan en çok “İsrail” zarar görmüş durumda.. Suriye topraklarını bombalamaya devam ederek bölgenin kartlarını yeniden karıştırmasından korkmuyor musunuz? Onlar her bombalamadan sonra, hedef alınanın İran’a bağlı mevkiler ve milisler mi?
Cumhurbaşkanı Esad: Temelde bunu sürekli yapıyor, temelde bunu yapmayı bırakmadı ve kartların dağıtılması sürecini zaman zaman “İsrail” yürütüyor.
2013 yılında Suriye Arap Ordusu’nun o dönemdeki teröristlere karşı ilerlemeye başlamasıyla başladı. Sonra, Amerika ile işbirliği içinde, özellikle 2014 yılında, yine Suriye güçlerinin ilerleyişinin zemininde, “IŞİD”i ortaya attı. Şimdi ne zaman teröristlere karşı bir ilerleme olsa “İsrail” harekete geçiyor. Bu gruplarla doğrudan işbirliği içinde .. vurarak .. Dolayısıyla kartları dağıtma politikası, her olumlu olaydan sonra beklediğimiz sürekli bir politikadır ve bu normaldir çünkü “İsrail” bir tarafta düşmandır. Ve “İsrail” terör üzerine inşa edilmiş bir yarı devlet olduğu için onun yanında yer alması doğaldır.
Soru: “İsrail” Suriye’yi bombalamaktan ne istiyor, yakın zamanda depremden etkilenenler için insani yardım kabul eden Uluslararası Halep Havalimanı’nı bombaladı. Size ne söyleniyor.. Moskova size ne dedi, neden bu bombalama?
Cumhurbaşkanı Esad: Suriye’nin zayıflatılmasından başka bir şey değil.. Bunun İran’la alakası yok.. Bombalanan hedeflerin çoğunun Suriye hedefleri olduğunu ve İran tarafıyla alakası olmadığını biliyorlar.. Sadece Suriye’yi zayıflatmak .
Soru: Arap zirvesi bu yıl Suudi Arabistan’da yapılacak.. Davet gelirse katılır mısınız?. Peki Suudi dışişleri bakanının Şam’a yapacağı ziyaret ve ayrıca Suudi Arabistan’ın ziyareti hakkında neler önerildi? Adı ne olursa olsun bir Arap delegasyonunun veya bir temas grubunun başındaki Ürdün Kralı.. Arap hareketini nasıl değerlendiriyorsunuz.. Suudileri Şam’da karşılamaya hazır mısınız?
Cumhurbaşkanı Esad: Sadece fikirlerin ortaya konması ile Arap hareketinin başlangıcı var.. Şu ana kadar elimizde bir şey yok.. Nasıl gelişiyor, başka fikirleri bekliyoruz.. Suriye’deki krizin çözülmesi meselesi.. Yani bunlar çok geniş başlıklar henüz detay içermiyor, herhangi bir Arap ülkesiyle, Suudi Arabistan’la veya başkalarıyla görüşmeye dair, tabi ki biz hiçbir Arap ülkesiyle ilişkilerimizi koparmadık. Arap ülkeleri Suriye ile ilişkilerini kesen ülkelerdir. Biz ilke olarak ilişkileri koparmanın siyasette doğru bir ilke olduğuna inanmıyoruz. Arap olmayan ülkeler de dahil olmak üzere Suriye ile ilişkisini kesen herkesle iletişim kurmamız doğaldır, bu genel bir ilkedir.
Soru: Davet gelirse Arap zirvesine katılacak mısınız?
Cumhurbaşkanı Esad: Arap zirvesine gelince, öncelikle Suriye’nin üyeliği donduruldu, zirveye katılmak bu dondurmayı iptal etmeyi, bu da esasen bir Arap zirvesi gerektiriyor. Ancak, Cezayir Dışişleri Bakanı bizi ziyaret ettiğinde Cezayir’deki önceki Arap zirvesinde bu konuda netleşen Suriye pozisyonuna gelince. Arap Birliği’ne dönmenin başlı başına bir hedef olmadığını şubat ayındaki deprem aşamasında Suriye’yi ziyaret eden bakanlara bu pozisyonu ilettik. Amaç ortak Arap eylemidir. Arap Birliği, koşulları ve belirsiz sistemi nedeniyle, genellikle bir hesaplaşma arenasıdır, bu nedenle, önce Suriye, bölünmenin bir işareti olan Arap Birliği’ne dönmemelidir. Yalnızca bir fikir birliği işareti olduğunda geri dönün.
Soru: Arapların birleşmesi belki binlerce yıl alacaktır?
Cumhurbaşkanı Esad: Binlerce yıl bekleriz ama bu bir prensiptir. Katma değer arıyorsak. Başta da söylediğim gibi, dönüşün kendisi amaç değildir. Döndüğünün söylenmesi için mi geri döneceksin.
Soru: Prens Muhammed bin Salman ile aranızda herhangi bir görüşme pek çok denklemi alt üst edebilir?
Cumhurbaşkanı Esad: Bu başka bir konu, o yüzden Cezayir bakanını ve diğer Arap bakanları ilk bilgilendirdiğimizde konu devam ediyor, uzlaşma olmadan geri dönmeyeceğiz. İkincisi, geri dönüşün şartı, ikili ilişkilerin iyi olması, böylece hesaplaşma alanı kalmaması, Suriye-Arap ilişkilerinin ikili olarak inşa edilmesi gerekiyor. Bu ilişkiler normale döndüğünde Suriye’nin Arap Birliği’ne dönüşü Arap Birliği için negatif değil katma değer olacaktır. Dolayısıyla bu ikili adımlar atılmadan önce şu anki şartların bu dönüş için elverişli olduğunu düşünmüyorum.
Soru: Rusya’yı ziyaret ediyorsunuz ve şu anda Donbass’ta, uluslararası alanda Ukrayna savaşı olarak bilinen ve burada özel askeri operasyon olarak bilinen şeyde NATO ile karşı karşıya geliyor. Bu çatışma sizin için, Suriye için ne ifade ediyor? Gördüğümüz gibi Çin, Suudi Arabistan ile İran arasında arabuluculuk yapıyorsa, Amerikan etkisinin fiilen azalmaya başladığını söyleyenler var. ABD birçok bölgeden yavaş yavaş çekiliyor, gerçekten çok kutuplu bir dünyayla mı karşı karşıyayız?
Cumhurbaşkanı Esad: Çok kutupluluk oluşum aşamasında, ne kadar sürer, kaç yıl sürer, uzun bir süreç, çünkü hakim Batı, özellikle ABD, birkaç yıldır varoluş savaşı veriyor. Bu tek kutupluluktan veya Amerikan etkisinin azalmasından nasıl bahsedebiliriz? Kesinlikle geri adım atıyor. Gerçekçi olmak gerekirse bu, Amerika’nın artık dünyanın en büyük gücü olmadığı anlamına gelmiyor. Ancak Amerika açık bir pazara yöneldiğinde, tek bir küresel pazar. En güçlüsü olduğu ve Trump günlerinde geri çekilmeye başladığı için, her alanda açılıma yönelip Çinli teknoloji şirketlerini kuşatmaya başladığınızda bu, Amerika’nın artık kendisini mutlak güç olarak görmediği anlamına geliyor.
Soru: Geçmişte Trump’ı eleştirirdik ama Biden’ın yanında aziz gibi mi duruyor?
Cumhurbaşkanı Esad: Aynen ve bu da bu kararın ne cumhurbaşkanının kararı ne de yönetimin kararı olduğunu teyit ediyor. Öte yandan tek kutuptan bahsederken bu kutbun ne olduğunu siyasi, askeri ve ekonomik olarak tanımlamamız gerekiyor. Bence en tehlikelisi ekonomik olan ve Amerika’nın en büyük zaafı da dolar. Dolar ekonomik hegemonyanın tepesinden çekildiğinde o zaman bu uluslararası denge değişecek ve o zaman çok kutuplu bir dünya olacak. Siyasi ve askeri çok kutuplu ama doların hakimiyeti, o zaman dünya tek kutup olarak kalacak.
Soru: Erdoğan’a dönersek, Başkan Putin’in arabuluculuk yapmaya çalıştığının gayet iyi farkındayız. Bir formül bulmaya çalışıyor… Putin size Kremlin’de ne dedi, belki de Suriye’nin normalleşmeye gitmesi halinde Türkiye’nin çekilip sınırlarına döneceğine dair bazı garantiler verdi mi? Biz de “Erdoğan’ın seçim kartı” sözüne dönüyoruz. Bu konuda Putin size ne söyle di?
Cumhurbaşkanı Esad: Rusya’nın politikası gerçekçi bir politika, birincisi garanti vermediler, sebeplerinden biri bu olabilir. Sürekli politikalarını değiştiriyor ve bir kısır döngü içinde dönüyor, bu yüzden dünyada kimsenin garanti alabileceğini düşünmüyorum.
Soru: Ama son dönemdeki değişiklik iyi, Suriye’ye açılmaya ve mültecileri geri göndermeye hazır, Suriye açısından bu olumlu olabilir mi?
Cumhurbaşkanı Esad: Bu taahhüdün süresi nedir? Başkanlık seçimine kadar, başkanlık seçiminden sonra Türkiye’nin politikası nedir, kimse bilmiyor. Dolayısıyla hepsi geçicidir, taahhüt diye bir şey yoktur, Suriye’nin hedeflerine değil, Türkiye’nin hedeflerine ulaşan kısa vadeli taktiklerdir. Dolayısıyla Ruslar bu tür garantiler vermediler ve dünyadaki hiç kimseden bize bu tür garantiler vermesini isteyemeyiz.
https://youtu.be/M0fZa7Peb3k