NEW YORK – Suriye’nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Dr. Beşar El Caferi, Türk rejiminin, Suriye’nin kuzeyinin büyük bölümünü işgal etmeye, Suriye halkının mukadderatını, zenginliklerini ve doğal kaynaklarını çalma ve talan etmeye, tehcir etme, demografik değişim ve asimilasyon uygulamalarına devam ederken, Türk rejiminin işgal ettiği Suriye topraklarının hukuki gerçekliğini değiştirmeyeceğini veya Suriye’nin egemen haklarını etkilemeyeceğini vurguladı.
El Caferi Suriye’deki durum ile ilgili video aracılığıyla Suriye beyanında bugün, Erdoğan rejiminin askeri müdahalelerinin, ciddi suçlarının ve teröre desteğinin Suriye sınırlarının ötesine Irak, Libya, Mısır, Tunus, Somali, Yunanistan, Kıbrıs, Ermenistan, Azerbaycan ve diğerleri de dahil olmak üzere bölge ve komşu ülkelerine genişlettiğini belki de yeniden Viyana’nın kapılarını çalmayı düşündüğünü açıklayarak, bu meselelerin tehlikeli olduğunu, uluslararası barış ve güvenliği tehdit ettiğini ve 70 yıldan bu yana işgalci İsrail’e verdikleri dokunulmazlık ve koruma gibi, NATO üyesi devletler tarafından Türk müttefiklerine sağlanan koruma olmasaydı, bunun gerçekleşmesinin mümkün olamaycağını yineledi.
Suriye Güvenlik Konseyi’ne Erdoğan Rejimininin Uluslararası Hukuku Ve BM Misakı Hükümlerini İhlallerinden Defalarca Sorumlu Tutmaya Çağırdı
Caferi, Suriye’nin Güvenlik Konseyinden, 1998 yılında iki ülke arasında imzalanan Adana Anlaşması’nın ihlali ve Birleşmiş Milletler raporlarına ve ilgili Güvenlik Konseyi komitelerine göre kendisinin ve müttefiklerinin yüzden fazla ülkeden getirdiği binlerce uluslararası teröristin destek, eğitim ve silahlandırılmasıyla başlayan ve onları güçlerine entegre etme ve eylem başlatma çalışmalarından önce onlara siyasi, askeri ve medya desteği sağladığı, Kuzey Suriye’nin geniş kesimlerine saldırı ve işgali, Suriye halkının yeteneklerinin çalınması ve talan edilmesi, eski eserler, petrol ve gaz dahil zenginlik ve doğal kaynakları, fabrikalar, makineler ve tarım ürünleri, yerinden edilme uygulaması, demografik değişim, asimilasyon ve içme suyunun sivillere karşı bir silah olarak kullanmakla temsil olunan, Erdoğan rejimini uluslararası hukuku ihlallerinden, Birleşmiş Milletler Misakı ve Güvenlik Konseyi kararlarının hükümlerini ve Suriye’de işlenen savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardan sorumlu tutmaya çağırdı.
Caferi, Suriye’nin Güvenlik Konseyi’nin son zamanlarda bazı illerde büyük alanlarda meydana gelen yangınlardan etkilenen Suriyelilerle dayanışmasını asgari düzeyde göstermek için harekete geçmemesinden duyduğu üzüntüyü dile getirerek, Nusra Cephesi terör örgütü veya ABD veya Türk işgal bölgeleri tarafından kontrol edilen bölgelerde yangınların çıkması halinde Batılı ülkelerin BM koridorlarını dolduracaklarını ve acil durum toplantıları çağrısında bulunacağını ifade etti.
Türk Rejimi, Astana Toplantıları Ve Soçi Anlaşmalarının Sonuçlarına Göre Yükümlülüklerini Ve Taahhütlerini Reddetmiş, Akdeniz’deki Enerji Kaynaklarını Soymaya Çalışıyor
El Caferi, İdlib bölgesi ile ilgili Astana görüşmelerinin sonuçları ve Soçi anlaşmalarına göre Türk rejiminin yükümlülüklerini ve taahhütlerini reddettiğine, Suriye topraklarının bazı kısımlarına sözde ayırma duvarı diktiği ve ortak sınırımız için geçici istikrar taşlarının bulunduğu yerleri tahrif ettiğini, Avrupa’ya şantaj yapmak ve bununla ucuz anlaşmalar yapmak için yerinden edilmişler sorununu istismar etmeye çalıştığını ve şu anda Akdeniz’deki enerji kaynaklarını soymaya çalışırken, kimilerinin “ılımlı silahlı muhalefet” olarak adlandırdığı teröristleri ve paralı askerleri Suriye’den Libya’ya taşıdığına dikkat çekti.
Caferi, Türk işgalinin işlediği suçların, işgal ettiği toprakların hukuki gerçekliğini ve Suriye mülkiyetini hiçbir şekilde değiştirmeyeceğini, Suriye’nin hukuki ve egemenlik haklarına hiçbir şekilde zarar vermeyeceğini veya gelecekte iki taraflı sınırların yeniden çizilmesinin ön sonucunu oluşturmayacağını vurgulayarak aynı zamanda Suriye’nin yasadışı varoluşa son vermesini talep etti.